İletişim ‘Algı’yı hedefler, bilişim ise ‘Bilgi’yi
Çağdaş teknolojiden söz edildiği zaman akla gelen iki kavram: Bilişim ve İletişim…
Bu kavramların birbirine karıştırılmadan yerli yerinde kullanımı, çağdaş teknolojileri iyi anlamak ve doğru kullanmak açısından çok önemli.
Bilgi dediğimiz zihinsel oluşumun, son tahlilde, bir dizi kavram hakkındaki algılarımızla şekillendiğini biliyoruz. Kavramsal algılarımız ise çoğunlukla iletişimle uyarılır. Bu açıdan bakıldığında bilgi ve ileti ya da bilişim ve iletişim ilişkisini yumurta tavuk ilişkisine benzetmek yanlış olmaz.
İletişim, söz, yazı, şekil, işaret gibi araçlarla duyularımıza hitap eden herhangi bir medya üzerinden gerçekleştirilir ve zihnimizde, varlık ve olgulara ilişkin yeni bir algı oluşturur, mevcut algılarımızı geliştirir ya da değiştirir. Bilişim ise, hem iletişim ile yaratılan algılar, hem dışarıdan elde edilen veriler, hem de insan zihninde önceden var olan kültürün sentezlenmesiyle bir bilgi oluşumuna ortam sağlar.
Bilgi, bireyin zihinsel ve fiziksel eylemlerinin nedenidir ya da öyle olmalıdır. ‘..öyle olmalıdır’ diyorum, çünkü çoğu zaman sadece algılarımız da birçok eylemimizin nedeni olabilmektedir. Türkçe’de ‘düşünmeden hareket etmek’ deyimi bu tür eylemleri anlatır.
Çağdaş toplumun tedavisi güç hastalığı, işte tam bu noktada başlıyor. Soru şu: Yoğun iletişim bombardımanının oluşturduğu toz bulutu altında, istemimiz dışında oluşturulan algılarla mı harekete geçiyoruz ya da geçeceğiz, yoksa öznel akıl varlığımızın güdümünde yaratacağımız bilgilerimizle mi?
Güncel gerçek, ne yazık ki birinci önermeyi doğrular niteliktedir. Her türlü siyasal, ekonomik ve medyatik güç odağı tarafından pompalanan iletişimle beynimizde yaratılan algılar yön veriyor eylemlerimize. Çoğu zaman bunun farkında olamıyoruz, farkında olsak da bunu engelleyemiyoruz.
Doğrudan doğruya duyularımızı uyararak algılarımızı şekillendirmeyi hedefleyen etkili iletişim mekanizmaları, bunun bir adım ötesine geçip kendi öznel bilgimizi oluşturmamıza fırsat vermiyor, bireyi, yaratılan algıyı kendi bilgisiymiş gibi kabullenmeye zorluyor.
Etrafınıza bir bakın. Milyar dolarlar harcanan reklam kuşakları ne için dönüyor? İmaj yapıcılar ne için çalışıyor? Tabii ki, kişi veya kurumlar hakkında doğru ya da yanlış bir algı yaratmak için.
Bence ‘Bilişim Toplumu’ olmaktan giderek uzaklaşıyor, sadece medyanın tutsağı bir ‘İletişim Toplumu’ haline geliyoruz. İnsanlık tarihi boyunca kim bilir kaçıncı kez, ‘Bilgi’, ‘Algı’ tarafından yenilgiye uğratılıyor. Ve ne yazık ki bu yenilgi, bilişimin yarattığı evrensel akıl sayesinde gerçekleşiyor!