Mobil ayrı bir ilgi ister…
Mobil söz konusu olduğunda, tüm bildiklerinizi unutmanız gerekiyor. Bireyin hep yanında olan, masaüstü bilgisayardan daha çok bakılan mobil cihazda, uygulama veya mobile uygun web sitesi geliştirmek bu yönüyle renk seçimi, ikon kondurmalardan çok daha farklı bir çalışma sistemi gerektiriyor. Monitise MEA Ürün Grup Yöneticisi Aras Bilgen’in de belirttiği gibi, diğer kanallarla birlikte düşünülmesi gereken mobil kanalda, tasarım aslında işin son adımı. Öncesinde ise farklı bir uygulama ve mobil site yaratmak için uzun soluklu araştırmalar var. En azından olması gerek…
Teknolojik kanalın ana yapısı artık mobil mi oluyor?
Bugün mobil. Ama ilerde mobilin de ötesine geçince, farklı şeyler görebiliriz. Giyilebilir teknoloji bunun bir örneği. Ama bugün yerine getirilmesi gereken bazı adımlar var ve farklı cihazlar için uyumlu web tasarımı (responsive web design) bunun bir örneği. Bir siteye normal büyük ekrandaki bilgisayarınızdan girdiğinizde site kendini belli bir şekilde gösteriyor, tablette girdiğinizde otomatikman değişip başka bir şekle giriyor. Bireye ve tercihlerine göre özelleştirilmiş sayfalar çağımızın gereksinimi. Az zamanım var ve küçük bir ekranda en faydalı veriye ulaşabilmem için mutlaka bir özelleştirme, sadeleştirme yapmak lazım. Bu açıdan mobilde kullanıcı tasarımı tanımlamak çok daha zor. Farklı cihazlardan giriş yapabiliyorsam, bunun içerik tarafının da iyi düşünülmesi, renklerin yapısının iyi ayarlanması, kullanıcının o anki ihtiyacının ne olduğuna doğru karar verilmesi gerekiyor. Bu da mobil tasarımı ve mobil kullanıcı deneyimini zorlaştıran temel unsur. Eskiden bir web sitesi hazırlarken yukarı ve aşağı reklam alanları ayırıp sola dayalı bir navigasyon koymak yeterdi. Ama mobilde bu adam cep telefonunda bankanın mobil sitesinde hesabını kontrol ederken acaba ne yapıyor? Nerede? Bu sorulara verilecek yanıtlar, perakende sektörü gibi üçüncü partileri de teklifleri ile bu yapıya dahil edebiliyor. Kullanıcı bu teklifler arasından seçim yapıyor. Bu da kişiselleştirmenin çok büyük bir versiyonu.
Farklı sektörler, aralarında kullanıcı bilgilerini paylaşmaya hazır mı?
Her ne kadar şirketlerin elinde çok rahat anlamlandırabilecekleri bilgi olsa da, bir kısmını finans ve telekom örneğinde olduğu gibi, sektörel düzenlemeler yüzünden paylaşmak istemiyorlar. Ama işin rekabet avantajı yönünde de sorun var. Veriler ve bunların kullanımında söz sahibi olan en büyük şirket Google. Ama şu anki ekonomik şartlar yüzünden bir finans kuruluşu veya başka bir perakende yapısı ile benzer bir bağı kurması zor.
Neden?
Çünkü sahiplik belli değil. NFC ödemelerinin gerçekleşememesinin de önemli bir sebebi bu. ABD’de Verizon’dan Nokia marka bir cep telefon alıyorsunuz. İçinde Android işletim sistemi var. Sonra bu şirketlerden biri Visa ile anlaşmış ve “Starbucks’ta cep telefonuyla para ödetmek istiyorum” diyor. Visa’nın burada muhatap olması gereken operatör, cihaz üreticisi, kullandığınız ödeme sistemi, perakendeci, işletim sistemi sağlayıcısı var. Bu beş paydaşın her biri yüzde 5 istiyor ve bu pazarlıkla aslında bir anlamda kendilerini baltalıyorlar. Hazır olmamalarının en önemli sebebi bu. Bu veri paylaşımını destekleyebilecek yeni bir ekonomik model varsa da, insanların işine gelen bir ekonomik model değil en azından şu anda.
Bu tablo, kullanıcıların beklentilerinin artması ile bir baskı unsuru halini alabilir mi?
Bu zor. Bizden ekosisteme gelen bir talebin, tüm tarafları ‘siz anlaşın’ seviyesine getirmesini beklemiyorum. Bu ekonomik sistemin alternatifleri yine o ekosistemden birileri tarafından ortaya konulabilir. Ama biz maalesef son kullanıcılar olarak, onları ikna edebilecek güçte değiliz. Finans şirketleri hangi tarafta, stratejisini nasıl şekillendirir bunu söyleyebilmek için erken. Ama düzenleyici kurumların bu potansiyeli görerek kararlar almaları gündeme gelebilecek.
Daha çok hangi sektörler mobil uygulama ve site tasarımına önem veriyor?
Önem vermesi gerekenler tüm sektörler aslında. Bir deneyimin yüzde 100 mobil denkliği zor iş. Ama bu konuda özellikle çok yatırım yapan şirketler daha çok finans sektöründe. Turizm sektörü, özellikle de havayolu seyahat şirketleri mobil uygulamalara kapsamlı yatırımlar yapıyor. Sonuçta mobil üstünden uzun bir rotayı planlama imkanınız var. Marka deneyimini öne çıkartan şirketler de buna ilgi gösteriyor. Çünkü mobil telefon sürekli yanınızda. Düz bir SMS ile kişiye ulaşmakla, bir ‘push’ mesajla ulaşmak çok farklı. Bu arada bir istatistiğe göre de, mobil deneyiminden memnun olmayan kişi kanal değiştirmiyor, doğrudan marka değiştiriyor, bağını tamamen kopartıyor.
Çoğu şirket, özellikle ajanslar mobil uygulamada dikkat edilmesi gerekenlerin pek farkında değiller. Oysa bu iş artık bir grafik tasarımdan çok daha fazlası. Kullanımın önemi, bunun teknoloji tarafındaki yararı, son kullanıcıya yararı, kişinin bunu nerede kullandığı gibi faktörlerle netleşiyor. Yeni nesil mobil tasarımlarda önceliğimiz işin bir parçası olan renkler, ekran boyutlarına uyumdan daha fazlası. Kullanıcının nasıl davrandığını tasarlamak, bizim için kullanıcı deneyimini tasarlamak demek.
Tasarımda nasıl bir yöntem izliyorsunuz?
Gelir seviyesi, cinsiyet, lokasyon, eğitim gibi başlıkları temel alarak gruplandırma yapmak pek anlamlı değil. Herkesin ihtiyacı ve projenin büyüklüğü farklı. Ama genel anlamda 3 aşamamız var: İlk adım ‘keşif’ süreci. Şirket olarak mobil gelişim sürecinin neresindesiniz? Ne tür firmalarla çalışıyorsunuz? Son kullanıcılarınız, hatta problemli son kullanıcılarınız kimler? Bu projede ne almak istiyorsunuz? Bu gibi konuları masaya yatırdığımız bir ‘ön keşif’ sürecimizle genel çerçeve çiziyoruz. İkinci aşamada bunun üzerinden ‘yaratım’ süreci başlıyor. Bir problem tanımladık ve bunun en doğru cevapları için çalışıyoruz ikinci aşamada. Bizim için tasarım da bu. Sonra da ‘gerçekleme’ tarafına geçiyoruz. Yani spesifik bir tasarım yapmak ve daha sonra bunu iş analistlerinin ve geliştiricilerin kullanabileceği hale sokup, projenin devamını sağlamak.
Uygulama mı olsun, yoksa mobile uygun web sitesi mi?
Uygulama da, mobile uygun web sitesi de tercihimiz. Çünkü aslında ikisi de farklı kanallar. Uygulamada bir aktiflik söz konusu. Siz açmasanız bile sizinle bir şekilde entegre olabilir, sistemin diğer noktalarından fonksiyon alabilir. Ama eğer bir deneyimin içinde değilseniz, oturup uygulama yükleyip, hesap yaratıp, uygulamayı açmaktansa optimize bir web sitesine girip yol almak önemli. Bunları ‘birbirini tamamlayan ayrı yapılar’ olarak görüyoruz. Müşterinin stratejisinde birinin önemi yüksek olabilir, ama portföyde ikisi de olmalı.
Mobil tasarımda öncelik neler olmalı?
Her şirket ve sektör için farklılıklar var, ama temelde mümkün olduğunca basit, ama çok da basit olmayan bir yapı gerek. Aradaki çizgiyi bulması gerekiyor iyi bir mobil deneyimin. Ayrıca tek başına duran değil, markayı ve müşteriyi temsil edebilen, başka kanallarla fazla ayrılık yaratmayan bir uygulama olmalı. ‘Web sitesinde yapamadığımı mobilde yaptım’ yorumu, şirkete ‘bir kanalın kötü, diğeri güzel’ demek. Tüm kanallarda deneyimin bütünleşik olması gerek. Üçüncü olarak, uygulama dijital okur-yazarlık seviyesine uygun çalışılmalı. Her platformun kullanıcılarının birbirinden farklı olduğunu göz ardı ederek iyi bir tasarım çıkartmak mümkün değil. Önemli olan kullanıcı beklentilerini doğru analiz edebilmek, buna uygun deneyim sunmak.
Türkiye ve dünyadaki şirketler bu konuda nasıl bir farkındalık seviyesinde?
Faaliyet gösterdiğimiz pazarlar olan Türkiye, Ortadoğu, Avrupa ve Orta Asya’dan bahsedeceğim. Orta Asya’da çok ilginç bir para mekanizması var. BlackBerry orada çok popüler ve orada bankacılık sisteminin dışında çok insan var. Mesajlaşma ön planda ve mobil, hayatın bir parçası. Bunun iki sebebi var: Altyapı çok kötü ve kırsal kesimde yaşayan insan sayısı çok. Mobil cihazla vakit geçirmek için vakit bol. BlackBerry ID ile para transferi ve alışveriş yapılıyor.
Türkiye’de teknoloji açlığı, yeni birşeyleri deneme ilgisi hem son kullanıcıda hem şirketlerde çok fazla. Ama çok bilinçli bir açlık değil. Şirketler tarafında bilinç hala ‘biz mobilde birşeyler yapalım’ demekle sınırlı ve orijinal fikir yaratabilecekleri çok alan varken, bazıları sadece kopyalıyor. Yine de ‘bunu insanların hayatlarının bir parçası haline getirebilir miyim?’ diye sorgulayan şirketlerin de sayısı artıyor.
Avrupa da bize benziyor, ama onlar tutucu ve şirketler daha temkinli. Avrupa’da çalıştığımız müşterilerle, burada yaptığımızdan daha derin ve uzun süren araştırmalar yapıyoruz. Daha sistematik bir düşünce yapısı var ve ABD de benzer durumda. ABD’deki fark özellikle bankalarda. Orada binlerce banka var. Bunların 20’ye yakını büyük ve diğerleri de müşteri sayısı sınırlı olan, eyalete özgü bankalar. Orada müşteri ihtiyaçları çok dalgalandığı için bu bilinci çok göremiyoruz. Küçük banka hızla başkasının yaptığını örnekleyebiliyor. Daha fazlasını yapmak istemez. Çünkü buna ihtiyacı yok, ölçeği ve müşteri hedefi zaten küçük.