Dijital altyapılarla sorunsuz entegrasyon


Endüstriyel şirketler, değişim hızı yüksek dijital çağda çok farklı zorluklarla karşı karşıya. Bu nedenle enerji ve ham madde yönetiminden nitelikli iş gücü ihtiyacına kadar her alanda etkili çözümler geliştirmek, rekabetçi bir ortamda başarılı olmanın da temel taşı. Schneider Electric Endüstriyel Otomasyon Global Başkan Yardımcısı Barbara Frei, “Ayrıca, çalışanların yeni teknolojilere uyum sağlamaları için gereken becerileri kazandıracak iş gücü gelişimine yatırım yapmak, uzun vadede başarıyı hedefleyen şirketler için kritik önem taşır” değerlendirmesini yaptı. Barbara Frei’a göre, yenilikçi ve uyumlu adımları atabilen şirketler zorlu şartlar karşısında ayakta kalırken, aynı zamanda endüstrilerinin de geleceğini şekillendirmede öncü olacaklar. Schneider Electric’in bu dönüşümde kilit bir rol oynadığına dikkat çeken Barbara Frei, “Hem kendi ekosisteminde bir rol model olarak hareket ediyor hem de müşterilerine çözümler sunuyor” detayını paylaştı. EcoStruxure platformu gibi çözümlerle Schneider Electric’in enerji verimliliğini artırmak ve karbon ayak izini azaltmak için Endüstri 4.0’ı etkin bir şekilde uyguladığı örneğini veren Barbara Frei sorularımızı yanıtladı:
Schneider Electric’in 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefi var. Bu hedef, kurumsal açıdan nasıl bir öneme sahip?
Schneider Electric’in karbon nötrlük hedefi, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım. Ayrıca Paris Anlaşması gibi bu yöndeki küresel çabalarla da uyumlu. Bu hedef paralelinde kurumsal olarak kendi karbon ayak izimizi azaltmayı ve müşterilerimizin daha sürdürülebilir enerji uygulamalarına geçiş yapmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz. İç operasyonların ötesinde, Schneider Electric olarak endüstrilerin çevresel etkilerini azaltmalarına yardımcı olan ileri enerji çözümleri sunma taahhüdünde de bulunuyoruz. Yani çok kapsamlı bir yaklaşımımız var. Bu nedenle söz konusu yaklaşım, sadece çevrenin korunması için değil, aynı zamanda düşük karbonlu, yeşil bir ekonomiye geçişi hızlandırmak için de önemli.
Bu hedefe ulaşmak için hangi somut adımları atıyorsunuz?
Schneider Electric, karbon nötrlük hedefi doğrultusunda bir dizi inisiyatif uyguluyor. Ana hedeflerden biri, 2025 yılına kadar tüm tesislerde sıfır karbon emisyonuna ulaşmak. Ayrıca, Schneider Electric 2025 yılına kadar elektriğinin %90’ını yenilenebilir enerji kaynaklarından temin etmeyi, 2030’a kadar ise bu oranı %100’e çıkarmayı hedefliyor.
Bir diğer önemli adım, yüksek etkili sera gazlarını endüstriyel ürünlerimizden çıkarmak. Bu, Schneider Electric’in ürün portföyünün çevresel etkisini azaltacak ve küresel sürdürülebilirlik hedefleriyle de uyumlu hale getirecek.
Ayrıca enerji yönetimi ve otomasyonu çözümlerimize entegre ederek, müşterilerimizin enerji tüketimini optimize etmelerine, atıkları azaltmalarına ve operasyonlarını karbonsuzlaştırmalarına destek sunuyoruz.
Müşterileriniz de bu yolculuğa katkıda bulunuyor yani.
Kesinlikle, hatta müşterilerimiz bu yolculukta kritik bir rol oynuyor. Enerji verimliliği projeleri ve dijital çözümler sunarak müşterilerimizin karbon ayak izlerini azaltmalarına yardımcı oluyoruz. Hedefimiz ise 2025 yılına kadar 800 milyon ton karbon emisyonunun önlenmesine katkıda bulunmak.
Schneider Electric’in Türkiye’deki dijital dönüşüm sürecindeki rolü nedir?
Türkiye’de sanayi sektörü bir bütün olarak hızlı bir değişimden geçiyor ve bu evrimin merkezinde dijital dönüşüm var. Schneider Electric, Türkiye’ye özel dijital çözümler sunarak bu yolculuğu hızlandırıyor. Enerji ve otomasyon sistemlerimiz, yalnızca verimliliği artırmakla kalmıyor, aynı zamanda dijital altyapılarla sorunsuz bir şekilde entegre oluyor. Ayrıca, iş gücünü dijital ekonomiye hazırlamak için beceri geliştirme programlarına da odaklanıyoruz.
Türkiye’deki yerel orijinal ekipman üreticilerinin (OEM) dijital dönüşüm sürecinde karşılaştıkları zorluklar neler?
Türkiye’deki OEM’ler, dijital sistemlere geçişte önemli zorluklarla karşılaşıyor. Başlıca sorunlar arasında eski teknolojilerin modern dijital platformlarla entegrasyonu ve dijital yatırımların mali yükü var. Schneider Electric olarak, bu sorunlara çözüm için ölçeklenebilir ve esnek çözümler sunarak maliyetleri azaltmayı hedefliyoruz. Ayrıca, dijital dönüşümün faydalarını göstermek ve sektörü bu değişimi benimsemeye teşvik etmek için farkındalık kampanyaları düzenliyoruz.
Dijitalleşmenin endüstride iş kayıplarına yol açacağına dair endişeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijitalleşmenin iş kayıplarına yol açacağına dair endişeler yaygın olsa da, dijitalleşme aynı zamanda yeni iş fırsatları da yaratıyor. Mesela Schneider Electric olarak, çalışanların dijitalleşmeyle birlikte gelen iş değişimlerine uyum sağlamalarına yardımcı olmak için kapsamlı eğitimler sunuyoruz. Amacımız, mevcut becerileri geliştirmek, yeni beceriler kazandırmak ve iş gücünü geleceğe hazırlamak. Bu yaklaşım, iş kaybı endişelerini hafifletmeyi ve dijital ekonomiye sorunsuz bir geçiş sağlamayı hedefliyor.
Türkiye’nin endüstriyel sektörlerinde dijitalleşme, üretim maliyetleri ve verimlilik açısından nasıl avantajlar sunabilir?
Dijitalleşme, üretim süreçlerinin daha iyi izlenmesini ve analiz edilmesini sağlar. Enerji yoğun endüstriler için, gerçek zamanlı veri analizi enerji verimliliğini artırır ve bu da önemli maliyet tasarrufları sağlar. Örneğin, enerji tüketimini optimize etmek için IoT tabanlı çözümlerin kullanılması, bakım maliyetlerini düşürür ve kesintisiz üretimi garanti eder. Bu da Türkiye’nin endüstriyel sektörlerde küresel rekabet gücünü artırır.
Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmak için hangi teşvik ve politikaları öneriyorsunuz?
Yenilenebilir enerjinin yaygın olarak benimsenmesi, esasında hükümet ve özel sektör arasındaki iş birliğini gerektirir. Bu noktada Schneider Electric, yenilenebilir enerji projelerini desteklemek için yeşil finansman araçlarının genişletilmesini öneriyor. Ayrıca, hükümetin vergi indirimleri veya teşvikler sunması bu konuda yatırımları daha cazip hale getirebilir. Enerji depolama teknolojilerine yapılan yatırımlar da enerji sistemlerinin güvenilirliğini artırır ve yenilenebilir kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar.
Türkiye’nin dijitalleşen enerji sektöründe enerji güvenliği ve sürdürülebilirlik nasıl bir öneme sahip?
Enerji sektöründeki dijitalleşme; sonuçta enerji üretim ve dağıtım sistemlerinin daha şeffaf, esnek ve verimli olmasını sağlar. Örneğin; gerçek zamanlı izleme ve analizler, enerji arzındaki kesintileri tahmin etmemizi ve hızlı bir şekilde çözmemizi mümkün kılar. Ayrıca, yenilenebilir enerjinin entegrasyonunu kolaylaştırarak, enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğini de destekler. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de dijital teknolojilerin entegrasyonu, enerji güvenliği açısından kritik bir öneme sahip.