Yeni yılınız kutlu olsun…
Bakalım Türkiye interneti açısından 2012 nasıl geçmiş ve 2013’de bizi neler bekliyor? Elbette burada internet sektöründe ne olduğundan değil, bir hak ve özgürlükler platformu olarak internetin durumundan söz ediyorum. Sektörel veya teknolojik değerlendirmelere her yerden ulaşırsınız zaten.
2012 de tıpkı 2011 gibi, devletimizin internete tehdit algısıyla yaklaştığı ve onu bastırmak, baskıcı bir şekilde düzenlemek ve denetlemek için elinden geleni ardına koymadığı bir yıl oldu. Üstelik bu sefer devlete şirketler de katıldı.
Geçtiğimiz yıl yine on binlerce site erişime engellendi. Ama sadece 5651 sansür yasası ile engellemelerle yetinilmedi, internet kullanıcılarına, bloglara ve sosyal medyaya karşı korku operasyonlarına girişildi, insanlar tutuklandı, tutuklanmayanlar oto-sansüre zorlandı. “Güvenli internet” adı altında devlet eliyle oluşturulup uygulanan merkezi filtreye talep neyse ki pek düşük kaldı, bütün operatörlerden ve anaakım medyadan üzerimize dezenformatif reklam kampanyaları boca edilmesine rağmen.
Geçtiğimiz yıl, hacktivist hareketin yükselişine de sahne oldu. Küresel ölçekte Anonymous gündeme otururken, Türkiye’de de RedHack gündemi belirledi. Bir çok devlet kuruluşunun sitesi hack’lendi, bilgiler deşifre edildi. Yargımız da, hacktivistlerden “terörist” üreterek küresel hukukta bir iki gerçekleştirdi. İlgisiz insanlar tutuklandı. RedHack eylemlerine devam etti. Hükümet de “siber ordu” kurarak karşılık verdi. İlgili düzenleme anayasal hakkımız olan kişisel mahremiyetimizi de ihlal edecek gibi görünüyor.
TTNET, AB’den ve Güney Kore’den kovulan şaibeli şirket Phorm ile anlaşarak omurgasına DPI (Deep Packet Inspection) teknolojisini yerleştirip bir izleme ve fişleme skandalına imza attı. Alternatif Bilişim Derneği karşı kampanya düzenledi (http://enphormasyon.org/), suç duyurusunda bulundu (http://goo.gl/09Gar), BTK’ya şikayet etti ve BTK da üzerine düşeni yaparak TTNET hakkında soruşturma başlattı (http://goo.gl/HNmYr).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18.12.2012 tarihinde 5651 sayılı sansür yasamızı ifade özgürlüğüne aykırı bularak mahkum etti (http://goo.gl/tspVv). Karar internet üzerinde erişim engelleme ve Web 2.0 platformları açısından verilen ilk uluslararası karar olarak tarihe geçti, biz de vesile olmuş olduk.
2013 de pek iç açıcı görünmüyor: Hükümetin gündeminde sosyal medyayı engellemek, denetlemek, internet yayıncılığını baskıcı basın yasasıyla susturmak, internete erişimde kimlik numarası dayatmak, yeni telif yasasıyla artık insan hakkı olan internet erişim hakkını ihlal etmek gibi “projeler” var.
Ama son yıllar interneti bastırmanın bir işe yaramayabileceğini de gösterdi: Arap Baharı, Mısır internet kesintisi, Öfkeliler Hareketi, Occupy Wall Street, internet grevleri, vb…