Yeşil bilişim sürdürülebilirliği sağlıyor
Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar önümüzdeki 50 yıllık süreçte kağıt ve diğer fiziksel çözümlerin yerlerini yavaş yavaş dijital çözümlere bırakacağını ortaya koyuyor. Basında yaşanan dijital dönüşüm, eğitim alanında yapılan e-dönüşüm çalışmaları ve e-kitap çözümleri gibi gelişmeler dünyanın dijital bir evrim sürecinde olduğunu gösteriyor. Bu noktada sevindirici olan kaynakları hızla tükenmeye başlayan dünyanın, kendini çevreci çözümlerin odağında yenilemeye başlaması olacak.
Teknolojini gelişmesiyle beraber insanların tüketim alışkanlıkları değişiyor. Bu değişimle elektronik cihazların ve özellikle mobil olanların kullanım oranlarının arttığını ifade eden Proline Satış Müdürü Bilginç Işık konuyu şu şekilde yorumluyor:
“ Elektronik ekipmanların içerisinde bulunan hammadde oranları, değerlilikleri, çevreye ve insan sağlığına zararları göz önüne alınınca; kullanım süreleri bitip atık durumuna geçen elektronik ekipmanların değerlendirilmesi zorunlu hale gelmiştir. Elektronik malzemelerde bulunan kurşun, cıva, fosfor gibi çevre kirliliğine sebep olan maddelerin uygun koşullarda geri kazandırılması veya imhası yapılmalıdır. Bu sayede kurumun çevreye olan olumsuz etkisi azalır.”
Vodafone Türkiye, teknolojinin sağladığı olanakları sürdürülebilir kalkınmanın hizmetine sunmak amacıyla Bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye ile hazırladığı “Sürdürülebilir Kalkınma İçin Bilişim” raporu da “yeşil bilişim” kavramına yoğunlaşarak, mobil iletişim teknolojilerinin sürdürülebilir bir gelecek için sunduğu çözümlere dikkat çekiyor.
Rapor, “Sürdürülebilir Kalkınma İçin Bilişim”, “Seçilen Alanlarda Salım Azaltımı Potansiyeli”, “Fırsatlar ve Engeller” olmak üzere üç temel eksene sahip bulunuyor. Bu ana başlıklar altında incelenen araştırmalarda, enerji, üretim, tarım ve inşaat sektörlerinde bilişimden faydalanılarak elde edilen yüksek salım azaltımına dair önemli sonuçlar değerlendiriliyor. Bu doğrultuda, “Global e-Sustainability Initative (GeSI) Smarter 2020 Raporu”na göre, bilişim teknolojilerinin en yüksek karbon salımlarına neden olan enerji, sanayi, ulaşım, tarım gibi sektörlerde uygulanması durumunda, 2020 yılındaki toplam küresel salım miktarında yüzde 16,5’lik tasarruf sağlanabileceği öngörülüyor. Bu potansiyel, 1,9 trilyon dolarlık enerji ve yakıt tasarrufu anlamına geliyor. Söz konusu oranın Türkiye’deki karşılığının ise 20 milyar dolar olması bekleniyor.
Rapora göre, her ülkenin kendi sosyoekonomik konumu, sektörler ve gelişmişlik düzeyi bilişim uygulamalarıyla sağlanacak tasarruf potansiyelini belirliyor. Türkiye’de yapılan birçok çalışma da bilişim uygulamalarının enerji verimliliği ve karbon salım azaltımı sağladığını ortaya koyuyor. Mobil iletişimin yaygınlaşması ve internet erişiminin artması, kullanıcıların zamandan ve mekândan bağımsız olarak çeşitli hizmetlere erişiminde karbon salımlarını düşürüyor. Örneğin, banka müşterileri evlerinden veya bulundukları yerden sanal ortamda işlemlerini gerçekleştirirken, ulaşım kaynaklı karbon salımından ve kâğıt tüketiminden tasarruf sağlıyor. Yine, e-evrak sistemleri, kâğıt tüketimini çok daha düşük seviyelere çekebiliyor. REC Raporu’nda belirtildiği üzere, bilişim teknolojilerinin bir başka katkısı ise bireylerin çevre üzerinde oluşan tahribatı takip edebildiği, gelişmeleri ve sesini sosyal medya üzerinden paylaşabildiği bir altyapı da sunarak bir otokontrol yapısı kurması.
Bilişimin sürdürülebilir kalkınmadaki rolü
Yeşil bilişimin çevreye olduğu kadar şirket ve kurumlara getirdiği avantajlar da yadsınamaz. Çevreci teknolojiler sayesinde sürdürülebilir üretim konusunda yaşadıkları sıkıntıları atlatan kurum ve şirketler, ellerindeki kaynakları çok daha verimli kullanarak, üretim maliyetlerini arzuladıkları seviyelere çekebiliyorlar.
“Birçok teknoloji artırılmış çeviklik konusunda fayda sağlayabilir. Burada sanallaştırmayı en iyi örnek olarak verebiliriz. Yeni iş yüklerinin düşük operasyonel maliyetlerle konuşlandırılması sanallaştırmanın en önde gelen özelliği olarak göze çarpıyor. Veri merkezlerinde daha yüksek seviyelerde erişebilirlik konusu yeşil teknolojilerin doğrudan faydası olarak görülmemekle birlikte ‘Kesintisiz İş’in tüm gereksinimlerini karşılamak için kullanılacağına kesin gözüyle bakabiliriz.”
BT yöneticileri yatırımlar konusunda çekingen
Yeşil bilişim çözümlerinin şirketlere uzun vadede önemli avantajlar sunduğu artık bilinen bir gerçek olmasına karşın, bilişim alanında yapılan araştırmalar BT yöneticilerinin bu alana yapılacak yatırımlar konusunda hala çekimser olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle iki konuda yoğunlaşan bu çekimserlik, bu yatırımların sürdürülebilirliğe ne oranda katma değer yapacağı ve bu yatırımların bütçeleri ne kadar etkileyeceği şeklinde ortaya konuyor.
Bu noktada BT yöneticilerinin es geçtikleri önemli noktalar var. Öncelikle sadece günü kurtarmaya odaklı çalışan özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler, yeni yatırımlar yapmayı hala bir risk olarak görüyorlar. Bu sebeple “günü kurtaran” bir politikayı benimseyen şirketler, bir iki adım ötedeki teknolojileri genellikle yakalayamayıp, mevcut yapının içerisinde kaybolmaya başlıyorlar. Oysa yeşil bilişim çözümleri arasında yer alan sanallaştırma ve bulut bilişim çözümlerine yapacakları yatırımlarla, donanım ve diğer fiziksel çözümlere olan ihtiyacı azaltarak, kendilerini mali bir külfetten kurtarabilirler.
Enerjinin verimli kullanımı için yapılan yatırımların en hızlı sonuç veren çalışmalar olduğunun altını çizen AloTech Yönetici Ortak CTO’su İdris Avcı, bu konuda çeşitli örnekler olduğunu ve şirketlerin bu örneklerden faydalanarak önemli tasarruflar sağlayabileceklerini ifade ediyor. Avcı sözlerine şu cümlelerle devam ediyor:
“Bu konuda çok çeşitli örnekler bulunmakla birlikte Google'da yapılan örnek bir çalışmaya göre iklimlendirme sistemine yapılan 25 bin dolarlık bir yatırım sayesinde senelik enerji sarfiyatında 67 bin dolarlık tasarruf sağlanıyor.
Enerji üretimi için yapılan yenilenebilir enerji yatırımları başlangıçta yüksek maliyetli gibi görünse de uzun vadede kesinlikle daha hesaplı oluyor. Ortalama bir rüzgar enerji yatırımı 5 yılda başa baş noktasına ulaşıyor, bir veri merkezinin ömrü ise 7 yıl olarak kabul ediliyor. Güneş panellerinin veriminin artışı ve panel maliyetlerinin düşmesi ise güneş enerjisini de iyi alternatif haline getiriyor. Panel maliyetlerinin 1970'den bu yana 100 kat ucuzladığı belirtiliyor. Veri merkezinin çevreye etkileri üzerinde sağlanan tasarrufları maddi olarak hesaplamak pek kolay olmasa da sürdürülebilirlik, küresel ısınma, geri dönüşüm gibi konulardaki katkısı paha biçilemez.”
Djitalleşme hedeflere ulaşmayı kolaylaştırıyor
“Mümkün olan her alanda geri dönüşümlü kâğıt kullanımı çevrenin korunması açısından artık bir gereklilik veya zorunluluktur.” diyen TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel Samast konuyu şu şekilde yorumladı:
“Zamandan ve mekândan bağımsız yaşamak ve iş yapmak zorunda olduğumuz bu çağda e-dönüşüm çözümleri hayatımızı ciddi şekilde kolaylaştırmakta, işlerimizi çok daha düşük maliyetlerle, çok hızlı, daha verimli ve etkin şekilde yapabilmemizi sağlamaktadır. Özellikle kamu kurumlarının, kuruluşların ve şirketlerin resmi, hukuki ve ticari açıdan yasal geçerli ve güvenli yazışmaları, belge paylaşımları ve uzun vadeli saklama ve beyan yükümlülükleri bağlamında bakıldığında, KEP, e-İmza, e-Fatura, e-Defter ve e-Arşiv gibi e-dönüşüm çözümleri ve hizmetleri ülkemize, devletimize, kurumlarımıza, şirketlerimize ve bireylere önemli katma değer sağlamaktadır. Çözüm ve hizmetlerimiz kâğıdı, kartuşu, yazıcıyı, kalemi ortadan kaldırmakta veya ihtiyacı çok azaltmakta, kâğıda dayalı postalama, fiziksel depolama ve enerji maliyetlerinden büyük tasarruflar sağlamaktadır.
Ülkemizde kamuda ve özel sektörde milyarlarca belge üretilmekte, gönderilip alınmakta ve saklanmaktadır. E-dönüşümü sağlanmış kâğıt ortamından çıkarılıp elektronik ortamda yürütülen her işlem her uygulama her iş akışı, doğanın korunmasının yanında, ulusal ve kurumsal düzeyde ekonomik ve sosyal açılardan önemli faydalar sağlamaktadır.”
Şirketler ve BT yöneticileri kurumsal sorumlulukları çerçevesinde dijitalleşmeye gitmeleri durumunda koydukları hedeflere ulaşmalarına elbette yardımcı olacaktır. Verilen örneklerde görüldüğü gibi uygun bir planlama ve şirketin yapısına göre yapılacak yatırımlarla beraber şirket sırtına mali bir yük bindirmeyeceği gibi, dijitalleşmenin yeşil yönünü de gerçekleştirmiş olacaklar.
Şirketlerin çevreye karşı duyarlılıklarının önemine değinen Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu sözlerine şu şekilde devam ediyor:
“Şirketimizin kurumsal kültürüne ve iş uygulamalarımızın özüne işleyen çevre duyarlılığı, çevreye karşı hissettiğimiz sorumluluk ve duyarlılığın bir ölçüsüdür. Bu faktör, işletmelerin çevre üzerindeki etkilerini en aza indirgemelerine yardımcı olurken, bizim de daha yeşil teknolojileri geliştirip üretmemizi sağlıyor. Elektrik ve soğutma tasarrufu avantajı sağlayan konsolide uygulamalarımız, sahip olma maliyetlerini de azaltıyor. Tümleşik iletişim işbirliği sayesinde iş ve süreç performanslarında göze çarpan verimlilik ile birlikte daha yüksek çalışan ve müşteri motivasyonu sağlanabiliyor.”
Bu noktada geleneksel BT yöntemlerine ve sistemlerine gelen bu “yeşil” alternatiflere karşı, gerek küçük ve orta ölçekli gerekse de büyük ölçekli şirketlerin bağnaz olmamaları gerekiyor. Yeşil teknolojilerle birlikte donanım giderleri düşerken, bu durum beraberinde güç tasarrufunu da getiriyor. Bu sayede israfın ve fazla tüketimin de önüne geçilebiliyor.
Çevreci teknolojiler, geri dönüşüm konusunda önemli kazanımlar sağlamayı, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına öncülük etmeyi, karbon emisyonu azaltımını, üretim aşamasında geri dönüştürülmüş malzeme kullanımını, gereksiz kâğıt israfını engellemeyi ve sürdürülebilirliği mümkün kılıyor diyen Asseco SEE İş Birimi Yöneticisi Osman Özdemir konuya şu şekilde değiniyor:
“Yeşil teknolojilerin yeni nesil yaklaşımlar ve teknolojiler aracılığıyla sağlanabiliyor olması, yan bir etki olarak teknoloji güncellememizin de hızlanmasını sağlıyor. Bulut bilişim özelinde örnek vermek gerekirse; küçük işletmelerin çok verimli ve yeterli kaynak / ihtiyaç eşlemesini yapamadıkları kurum içi bilişim yaklaşımı hem süreçleri ve cihazları tek başlarına olamayacağı kadar verimli yürütmelerini hem de başlangıç maliyetlerini azaltmalarını sağlamaktadır. Yeni nesil çevreci teknolojilerle orta ve uzun vadede maliyetleri azaltan ve kaynakların asıl işleri olmayan teknoloji üretimi/ kullanımına harcanması değil, şirketlerin kendi iş alanlarındaki fikirlerine ve bu fikirlerden üretecekleri inovasyona daha fazla odaklanmalarını sağlayacaktır. IDC tarafından yayımlanan “Dijital Evren” raporu da 2020’de dijital verilerin yüzde 35’i bulan oranlarda bulut üzerinde güvenli şekilde depolanabileceğini tahmin etmektedir. Buluta taşınan iş uygulamaların başta perakende, eğitim, sağlık ve finans olmak üzere pek çok sektörde yeni hizmet ve iş modellerinin önünü açacağını söyleyebiliriz.”