BİLGİ ÇAĞINDA DA TÜRKİYE OLARAK İDDİASIZ VE DÜNYADAN KOPUK BİR KONUMDA KALMAYA DEVAM MI?
Bilgi çağının konu ve teknolojileri ile ilgili, medyatik birçok gelişme yaşıyoruz. Büyük iş çevrelerini temsil eden kuruluşların düzenlediği yıllık toplantılara onbinlerce dolar vererek dünyaca ünlü isimler davet ediliyor, bu kişilerin yaptığı konuşmalardan aydınlanılıyor ve arkasından seçkin isimlerin katıldığı kokteyller düzenleniyor. Uygulanan yasaklama ve sınırlamalar nedeniyle dünyada kara listede yer aldığımız sosyal ağlarda dünyanın önde gelen kullanıcılarından olmakla gurur duyuluyor. Başbakan Erdoğan’ın “Twitter mwitter” diye aşağılamasından sonra Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Twitter’ı hizaya getirdik” açıklamasıyla, Twitter’dan daha güçlü olduğumuzu göstermenin mutluluğu yaşanıyor. UDH Bakanı Lütfü Elvan’ın “Gerekirse www’den çıkar, ttt’yi kurarız” diye dünyaya meydan okuyabilmesi göğüsleri kabartıyor. Kişi başına telefonda yaptığımız konuşma süresi ile yine dünyada ilk sıralarda olmamız nedeniyle övünülüyor. ICANN’ın, bir yıl önce gerçekleşmesi gerektiği halde hala gerçekleşmeyen, İstanbul’da bir ofis açma niyeti, “internetin başkenti oluyoruz” başlıklarıyla ülkemizde birkaç ay arayla en az 2 kez kutlandı. İki sene önce Azerbaycan’da, geçen sene Endonezya’da toplanan Internet Governance Forum’un (İnternet Yönetişim Forumu) bu sene Türkiye’de toplanacak olması, “İnternetin kalbi Türkiye’de atacak” başlıklarıyla ülkemizin dünyada ne kadar önemli ve başarılı olduğunun göstergesi olarak toplumumuza sunuluyor.

Yukarıdaki tablo, bilgi teknolojileri altyapısı ve gelişmişliği boyutunda, küresel konumumuzun perişanlığını gösteriyor. Ya bilgi teknolojilerine ilişkin küresel tartışmalara düşünsel ve bilimsel katkımız boyutunda durumumuz? Tüm bilgi teknolojilerinin altyapısını oluşturan, çağımızın en önemli teknolojisi ve birey yaşamının merkezine oturmuş olan internet ile ilgili küresel tartışmalardaki düşünsel yerimiz ve rolümüz? En azından görüş bildirerek küresel tartışmalara herhangi bir katkı konabiliyor mu? Yoksa, hepimizin kullandığı internetin geleceğini yakından ilgilendiren gelişmeleri sadece pasif bir ilgisizlikle – o da belki – uzaktan izlemekle mi yetiniyor ülkemiz?
Geçen ayki yazımın (http://bit.ly/1rgasOL) “İnternetin Geleceği Savaşında 2014’de Yer Alacak Çarpışmalar” başlıklı kısmında bu yılın önemli uluslararası toplantılarını anlatmış ve “İnternetin Geleceğine Katkı İçin STK’larımıza Çağrı” başlıklı kısımda şu soruları sormuştum: İnternetin geleceği üzerine süregiden küresel güç savaşında Türkiye pasif ve etkisiz bir izleyici olmanın ötesine gidip, görüş ve katkı verebilecek mi? Verecekse, bunlar nelerdir? Bu iki sorunun yanıtı sadece hükümete mi bırakılacak, yoksa STK’lar ve akademisyenler de söz sahibi olabilecek mi?
Bu yazının baskıya girdiği günlerde, 23-24 Nisan’da internet konusunda yılın ilk önemli toplantısı Brezilya’nın Sao Paolo kentinde gerçekleşecek. Kısaca NETmundial olarak anılan bu “İnternet Yönetişiminin Geleceği Üzerine Küresel Çok-paydaşlı Konferans”a hükümetin katılımı ve duruşu konularında, Bilgi Edinme Hakkı Kanununa dayanarak bilgi talep ettim. Aldığım bilgiye göre, çok-paydaşlı olması ısrarla vurgulanan bu toplantıda Türkiye’yi sadece hükümet temsil edecek. Ne STK’lar, ne akademisyenler ne de özel kesim yer alıyor giden heyetin içinde. Oysa, tüm dünyadan NETmundial’e katılacakların dökümü şöyledir (http://bit.ly/1lvvN57): Özel kesim (yüzde 28,8), sivil toplum (yüzde 25,4), hükümet/devlet temsilcileri (yüzde 14,1), akademisyenler (yüzde 13,5) ve teknik uzmanlar (yüzde 12,8). Türkiye’den katılım ise: hükümet/devlet (yüzde 100)!
Sadece yukarıdaki tablo bile Türkiye’nin dünyadan ve bilgi çağından ne kadar kopuk olduğunu göstermeye yeter. Fakat, dünyadan kopuk durumumuzu ve bilgi çağına ilişkin konuların ne kadar dışında olduğumuzu, küresel gelişmelere ne kadar ilgisiz olduğumuzu, pasif ve etkisiz olduğumuzu gösteren başka gerçekler de var. Her ciddi ve önemli toplantıda olduğu gibi, NETmundial organizasyonu da, küresel bir çağrı yaparak, toplantıdan yaklaşık bir ay öncesinden, iki konuda görüş bildirilmesini istedi: Yeni internet yönetişimi nasıl olmalı ve bunu gerçekleştirmek için nasıl bir yol izlenmeli. Sunulan görüşler NETmundial web sitesinde yayımlandı (http://bit.ly/1jshhZ9). ABD’den Yemen’e kadar, irili ufaklı, her ekonomik düzeyde ve çok sayıda ülkeden 187 görüş bildirilmiş. Türkiye’den ise ne hükümet tarafından ne de sivil toplumdan tek bir görüş bildirilmemiş! Bu yılın bir diğer çok önemli uluslararası toplantısı olan Internet Governance Forum – 2012’de Azerbaycan, 2013’de Endonezya’da yapıldıktan sonra – 2-5 Eylül tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek. IGF, küresel bir çağrıyla, toplantıya çalıştay önerisi sunmak isteyenlerin 15 Nisan’a kadar bunu yapabileceklerini belirtti. Bu çağrı üzerine, öneri olarak sunulan toplam 181 çalıştaydan beşi Türkiye’den: Üçü Alternatif Bilişim Derneği’nden, biri turkinternet.com’dan biri de Freedom House’un İstanbul’daki temsilcisinden. Matbaanın açtığı çağı ve sanayi devrimini kaçırdıktan yüzyıllar sonra bilgi çağını da kaçırıyor olmamız, bilgi teknolojilerini ilgilendiren küresel gündemden kopuk olmamız nedeniyle hükümete çuvaldız batırılabilir ve batırılmalıdır ama sivil topluma ve medyaya da hiç değilse iğne gerekli.
GENÇLERİN BEYNİ ÜZERİNE POPÜLİST VE TEHLİKELİ İDDİALAR


Popüler bir yazı veya kitap yazmak için, yukarıdaki kurguya başvuranlar geçen yüzyılın normları ile birçok aşırı basit veya yanlış varsayım ve genellemeler üzerine inşa edilmiş iddialar ileri sürebiliyorlar. Bu spekülatif iddialar iyi eğitim görmüş anne-babalarda bile çocukları hakkında gereksiz endişe yarattığı gibi, “çocukları koruma” bahanesiyle internetteki filtre uygulaması ve yasaklar gibi yanlış politikalara da zemin hazırlayabiliyor. İnterneti, sosyal ağları topluma karşı bir tehdit gibi gören ve sınırlamaya çalışan çağdışı yaklaşımlara, istemeden de olsa, hizmet eden popülist yazı ve kitaplar karşısında sürdürülecek en iyi mücadele, toplumu internet ve sosyal ağlar konusunda bilgilendirip bilinçlendirmektir.







