Brandefense CEO’su Hakan Uzun: “KÜRESEL OYUNCU OLMA YOLUNDA YÜKSELİYORUZ”


“Son iki buçuk yıldır Brandefense’teyim, ama toplamda 37 yıldır bilişim sektöründeyim. Brandefense ise yüzde 100 siber güvenlik odaklı bir şirket. Ancak siber güvenlik o kadar geniş bir alan ki, dünya genelinde 3.500 ila 4.000 arasında siber güvenlik sağlayıcısı olduğu söyleniyor. Biz de bu büyük kümenin içinde, istihbarata dayalı çözümler üreten ve bu alanda uzmanlaşmış bir şirketiz.
Brandefense, SaaS (Software as a Service) modeliyle çalışan, bulut tabanlı bir platform. Platformumuzun altında dört ana ürün var. İlki, daha çok Brand Protection ya da Darknet-Deep Web Monitoring olarak bilinen, markaların karanlık ve derin internet katmanlarında taklit edilmesini, itibar zedelenmesini önlemeye yönelik çözümümüz. İkinci ürünümüz, şirketlerin internet yüzeyine bakan tehdit alanlarını ölçen ‘External Attack Surface Management’. Üçüncüsü ise özellikle Avrupa’da DORA Regülasyonu sonrası büyük önem kazanan ‘Third Party Risk Management’, yani şirketlerin çalıştıkları tedarikçilerin siber risklerini ölçümleyebildikleri yapı. Dördüncü modülümüz de klasik bir ‘Threat Intelligence’ çözümü. Tüm bu ürünler tek bir platformda, birbirine entegre biçimde çalışıyor.
Yaklaşık 5-6 yıl önce yola çıktık. Ürünümüzü olgunlaştırdık ve son üç yıldır da Türkiye’de ciddi bir yapılanma içine girdik. Bugün itibariyle 85 kişilik bir ekibimiz var. Bunların 55’i yazılım geliştirici ve analistlerden oluşuyor. Diğer 30 kişi ise satış, pazarlama, kanal yönetimi ve destek birimlerinde görev yapıyor. Şu anda 200’ü aşkın kurumsal müşterimiz bulunuyor. Bunların yaklaşık 165’i Türkiye’de, kalan 35’i ise yurt dışında.
Geçtiğimiz yıl, yurtdışı açılımlarımıza başladık. İlk olarak MEA (Ortadoğu ve Afrika) bölgesinde faaliyet göstermeye başladık. Planlarımız arasında olmamasına rağmen, APAC yani Asya-Pasifik bölgesinden de yoğun talepler aldık ve bu bölgeye de açıldık. Son iki aydır ise ABD pazarına yönelik yatırımlarımıza başladık. Kısa süre içinde ABD ekibimizi kurmuş olacağız. Bu noktada stratejik bir karar vererek, şirket merkezimizi ABD’ye taşıdık. Şu an resmî olarak bir Amerikan şirketi konumundayız. Türkiye operasyonumuz ise ABD merkezli şirketin iştiraki olarak faaliyet göstermeye devam ediyor.
Biz start-up olmaktan çıkıp ‘scale-up’ dediğimiz ölçekli büyümeye geçmiş bir yapıya dönüştük. Bu hızlı büyüme hedefi doğrultusunda yatırım almak kritik önemdeydi. Geçtiğimiz yıl Zorlu Holding, Sabancı Holding, FİBA Holding gibi Türkiye’nin önemli sermaye gruplarının girişim sermayesi şirketlerinden toplamda 3,5 milyon dolarlık yatırım aldık. Bu yatırım hem Türkiye’deki operasyonlarımızın kalitesini artırmak hem de globalde hızlı büyüyebilmek adına zaman kazandıran önemli bir adım oldu.
Yurt dışında büyümek kolay değil. Özellikle Türkiye’den çıkan bir teknoloji şirketinin küresel arenada kabul görmesi zaman alabiliyor. Bunun psikolojik ve ticari nedenleri var. Ancak oyunun kurallarına göre hareket ediyoruz. Hedefimiz; ürünlerimizi daha da olgunlaştırıp hem Türkiye’de daha derinleşmek hem de global pazarda rekabet gücümüzü artırmak.”









