Teknolojimizi üretmemiz gerek
Sistem entegratörlüğüne yeni bir boyut kazandırmaya çalışan Proline, yüksek katma değerli çözümlere odaklanıyor.
Ülkemiz son dönemde teknoloji yatırımlarını artırsa da, yaratıcı bir ürüne rastlamak ya da yurtdışına satılabilen teknolojilerden söz etmek pek de kolay değil. Teknoloji satın alıp uyarlamaktan ziyade kendine has çözümler üretmeyi tercih eden Proline, bu noktada dikkat çeken yerli şirketlerden biri. Nüfus arttıkça şehirlerin kontrolünü sağlamak ve özellikle sağlık hizmetleri oldukça zorlaşabiliyor. Ülkemizin bu alanda hizmet veren ve ürünlerinde yaratıcılıktan ödün vermeyen Proline Bilişim’in CEO’su Mehmet Doğanyiğit ile Proline’ın son dönem faaliyetlerini konuştuk.
Proline Bilişim’in son dönem faaliyetlerinden söz edebilir misiniz?
2011 yılında hazırladığımız 5 yıllık planımıza sadık kalarak sektördeki faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Gelecek yıl yapacağımız yeni bir 5 yıllık planlama ile de yerimizi iyice sağlamlaştırarak, yeni nesil teknolojiler üretmeyi sürdürmeyi amaçlıyoruz.
Türkiye’yi mükemmeliyet merkezi olarak konumlandırdığımız proje çerçevesinde, Katar, Pakistan ve Suudi Arabistan gibi ofislere ve Fas, Libya gibi bölgelerdeki iş ortaklarımıza dağıtımlar ve çözümler sunuyoruz. Bunlardan söz etmek gerekirse, Yurtiçindeki çalışmalarımızın yanı sıra yurtdışındaki çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Katar’ın şehir güvenliği ile ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan’da gerçekleştireceğimiz fakat Suud Kralı’nın ölümüyle birlikte beklemede olan bir projemiz daha mevcut. Pakistan’da da mevcut işlerimiz neticesinde devam eden 4 adet projemiz daha var. İşlerimiz konseptine baktığımızda, güvenli ve akıllı şehirler oluşturmak istediğimizi söyleyebilirim.
Türkiye’deki entegrasyon hizmetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye maalesef entegrasyon konusuna çok daha dar bir açıdan bakıyor. Çoğunlukta yabancı şirketlerin donanım ve yazılımlarının bir arada kullanıldığı ve yine yabancı şirketlerden alınan desteklerle müşteriye sunulduğu bir ortam görüyoruz. Şirketlere bilgi ve tecrübe katmayan bu tarz sistemler sonucu hem büyüme konusunda sıkıntı yaşanıyor, hem de ülkenin bilişim ekosistemine katkı sağlanamıyor. Bunun yanı sıra katma değerli hizmet sunulamadığı için aradaki şirketlerin sürekli değişiyor ve bu durum sürekliliğin sağlanmasının önüne geçiyor.
Şirket olarak bu yaklaşımın tersi olarak müşterinin ihtiyaçlarını tespit ederek, bu ihtiyacı giderebilecek çözümler üzerinde çalışıyoruz.
Peki bu yaklaşımı değiştirmek için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Bu yanlış yaklaşımın önüne geçmek için personelimize ve çalışanlarımıza 4 yıla yakın bir süredir eğitim veriyoruz. Ayrıca çalışanlarımızı sertifikasyon programlarına katılmaları konusunda teşvik ederek, konularında daha yetkin hale gelmelerine olanak sağlıyoruz.
Bunun yanı sıra sıfırdan başlamak isteyen kişiler için açtığımız Proline Bilişim Akademisi ile verdiğimiz eğitimler mevcut. 2 haftası teorik eğitim, 4 haftası da saha uygulaması olmak üzere toplam 6 hafta süren programda adaylar Proline’ın İstanbul’daki Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığı onaylı Ar-Ge Merkezi’nde kariyer koçları ve uzman ekip tarafından bilişim sektörüne hazırlanıyor. Programın sonunda yapılan değerlendirmelerle birlikte başarılı olan adaylara Proline’da çalışma imkanı sunuluyor.
Ar-Ge konusunda devletin şirketlere verdiği desteği yeterli görüyor musunuz?
Ar-Ge’ye olan devlet desteğinin eskiye oranla çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığı’nın,TÜBİTAK’ın, KOSGEB’in ve çeşitli kurumların desteklerinin arttığını görüyoruz. Buna karşın Ar-Ge’ye ilişkin prosedürlerin biraz daha azaltılması gerektiğini gözlemliyoruz. Her proje prosedürü için bir kişinin istihdam edildiğini düşündüğümüzde, bunun şirketler hem maddi hem de iş süreçleri bakımından için önemli külfet oluşturduğunu söyleyebilirim.
Bunun yanı sıra maddi desteğin yanı sıra devletin projeler geliştirerek, bunu konusunda uzman olan ya da uzmanlaşmak isteyen şirketlere vererek ekosistemin gelişmesine katkıda bulunması gerekiyor. Devlet, kritik işlerle ilgili açılacağı açık ihalelere katılacak şirketlerde arayacağı yetkinlik seviyesiyle de bu sürece çok daha fazla katkıda bulunabilir.