Karnınızı değil, bedeninizi doyurun
Web sitesinde belirtilen ölçüler ışığında günlük kalori ihtiyacının saptanması, buna ek olarak kilo mu vermek yoksa sağlıklı beslenerek form mu tutmak istendiğine bağlı olarak sunulan, gıda mühendisleri ve diyetisyenlerle geliştirilen menüler… De-Light ve Fit&Well menülerinde ana öğünler neyse, ama ara öğünlere sıkı sıkıya bağlılık da cabası. Günde bin 500 kişiye hizmet verdiklerini, ortalama 7 bin 500 yemek üretimi yaptıklarını, 17 bin müşterileri olduğunu vurgulayan Rafinera Kurucu Ortağı Didem Altınbaşak Tulgan, geliştirdikleri ‘meal plan’, yani yeme alışkanlığı yapısını anlatırken, hedeflerinin altını çiziyor: İnsanların doğru yeme alışkanlığı ve porsiyon farkındalığına sahip olması.
‘Meal plan’ sistemlerini neye göre geliştirdiniz?
Türkiye’de böyle bir olgu yok, ‘kibrit kutusu büyüklüğünde peynir’ deriz o kadar. 7-8 yıl önce ABD’deyken hamilelik sürecimde doktorum beni bu servisle tanıştırdı. Yurtdışında bu yapı var ve gayet sağlıklı bir süreç geçirdim. Ama kilo da aldım. İstanbul’a döndüğümde bunu bir diyetisyenle çözebileceğimi, Türkiye’de bu sistemin olduğunu düşündüm. Ama aradım baktım yok. O dönemde ilaç sektöründe çalışıyordum. Bu işi kendim yapmaya karar verdim. Bu yapımızda diyetisyenlerimiz menülerin planlamasını yapıyor. Kilo verme maalesef magazinsel bir konu olarak ele alınıyor. Biz ise küresel bazda kendimize bir referans belirlemek istedik. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu konuda düzenli olarak kendini geliştiren, düzenlemelerini yapan bir kurum ve onların doğrularını kendimize doğru olarak aldık. 7 yıldır sadece WHO ne diyorsa onu yapıyoruz.
WHO ne öneriyor bu başlıkta?
WHO’nun felsefesi şu: Kişinin yaşı, boyu, kilosu, fiziksel aktivitesi ve cinsiyetine bağlı olarak kişinin alması gereken bir kalori miktarı var. Sitemizde bunu hesaplama yapısı var ve oradan bu kalori miktarı belirlenir, ‘bu miktar, kişinin bazal metabolizma hızını gösterir’ diyor WHO. Bunun üstüne, eğer kişi kilo vermek istiyorsa, bu kaloriye şu kadar kalori eklemek, kişi formunu korumak istiyorsa da şu kadar eklemek lazım. Yani WHO’da her bir duruma uygun hesap var. Kişinin hedefine göre, yani misal kilo vermek istiyorsa, buna göre günlük alması gereken kalori miktarı veriliyor, ‘günlük aldığın kalorinin karbonhidrat, protein, yağ oranı bu olmalı’ deniliyor. Varolan ölçülere ve yaşam tarzına göre alınması gereken bu günlük kaloriyi belirledikten sonra, öğün bazında bunu doğru dağıtmak da şart. Biz 5 öğün yemek servisi yapıyoruz: Sabah kahvaltısı, ara öğün, öğlen yemeği, ikinci ara öğün ve akşam yemeği. Öğünlerin oransal dağılımını bu hesaba göre yapıyoruz. Sonuçta kastan veya sudan değil, yağdan kilo vermek, bunun için de vücuduna minimum yağ alması lazım. İşte bu gibi yönlendirmeleri var WHO'nun. Biz de kendimize doğru olarak bunu aldık ve yıllardır tüm menü planlamalarımızı WHO doğrularına göre yapıyoruz.
Menüler hakkında bilgi verir misiniz?
Kalori bazlı bir çalışma yapıyoruz. Bin 100 kalori, bin 500 kalori, bin 600 kalori ve bin 900 kalori olarak dört farklı kalori paketimiz var. Bin 100-bin 500 kalori paketlerini ağırlıklı olarak kilo vermek isteyenler ağırlıklı kullanıyor. Bin 600-bin 900 de ağırlıklı formunu korumak isteyenlerin tercihi. Bin 100- bin 500 kalori menüleri ile bin 600-bin 900 menüleri büyük ölçüde aynı. İki menü arasında yüzde 30-40 civarında farklılık var. Yani bin 100 kalori menüsündeki kahvaltıda peynir ekmek, bin 900 kalori paketinde de vardır ama yanında zeytinle. O günün şeker sınırına bağlı olarak belki yanında reçel vardır.
Nasıl bir kadro var?
Tüm ekip 50 kişi. Ofis ve üretim kadrosu yarı yarıya. Diyetisyenlerimiz tüm yemek planlarımızı yapıyor, sorulara yanıt veriyorlar. Gıda mühendislerimiz yemeklerin doğru şartlarda yapılması gibi profesyonel çalışmaları üstleniyorlar. Teslimatları dışardan bir firmadan alıyoruz.
Sadece İstanbul’a mı hizmet veriyorsunuz?
Şu anda evet, ama bir Ar-Ge çalışması yürütüyoruz. Önümüzdeki dönemde tüm Türkiye’ye hizmet vermeye başlayacağız. Kişi hedefini belirleyerek sistemimize kaydını yapıyor, belirlediği günlük öğün sayısı kadar yemeği, tercih ettiği gün sayısı ile ona gönderiyoruz. Örneğin ‘akşam yemeğini evde yiyorum’ diyerek 4 öğün yemek tercih edebilirsiniz. Kişi istediği gibi öğün sayılarını belirleyebiliyor. Tek farkımız var ve yine WHO'nun önceliği, sağlıklı beslenmede ara öğünlerin olma zorunluluğu. Bu nedenle kişiler sadece ana öğünleri ile oynayabiliyor. Hangi ana menüleri seçerseniz seçin, o paketin içinde ara menüler var. Yani ara öğünleri kişinin tercihine bırakmıyoruz.
Tüm üretim ve dağıtım İstanbul merkezden mi yapılıyor?
Evet, bina tamamen kendi binamız ve 3 katta üretimimiz, 2 katta ofis katlarımız, kalan 2 katta da depolarımız var. Üretim de dahil herşey bu binada yapılıyor. Tüm sevkiyatlarımız burada soğuk zincirine uygun araçlarla teslimat noktalarına gidiyor. Kişiye kendi tercihi olan süreyi ve adresi kapsayan sunumu bu şekilde yapıyoruz. Kişi istediği zaman sevkiyat adresini, talep ettiği menü sayısını değiştirebilir. Tüm bu sürecin temelinde ise kendimize özel yazdırdığımız CRM yazılımımız var.
İstanbul’da nasıl bir pazar var?
Müşteri kitlemiz yüzde 70 kadın, yüzde 30 erkeklerden oluşuyor ve bu grubu ‘yoğun bir hayat temposu olan insanlar’ olarak tanımlıyoruz. Bu tempoda insanlar ne yemeleri gerektiğini bilseler de bunu yapamıyorlar. Biz onların vakit ayıramadıkları bir başlıkta kolaylık sağlıyoruz. Aslında farkındalık ve yemek yeme düzeni, porsiyon alışkanlığı yaratma çabasındayız. Yasak yok bu sistemde ve kişi pasta da yiyebilir. Böreğimiz var ama sıfır yağ ile yapılan, süt ile yumuşatılan, içine en düşük yağlı peynirden koyduğumuz, çeşitli baharatlarla lezzetlendirdiğimiz bir börek. Ara öğünlerde katıyız, ama burada bir amaç var: Metabolizmanızı sürekli çalışır halde tutmak. Rafinera sistemine uyduğunuzda, o ara öğünde bir şey yemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Vücut artık bu sisteme alışıyor. Bizim da amacımız bu sistemi bireye öğretmek, bu alışkanlığı edinmesini sağlamak ve böylece hep belli bir kilo aralığında ilerlemesine destek vermek. Kişilerin dönüşleri de çok pozitif.
2015 yılı gündeminiz neler?
Türkiye’nin her yeri hedefimiz. Tüm dağıtım, yine bu merkezden olacak. Bizim için büyük bir proje ve bu nedenle çok hassas davranıyoruz. Ciddi bir Ar-Ge yapıyoruz ve bu konuda tecrübesi olan gıda mühendislerinden bir ekip kurduk. Soğuk zincirine kadar herşey buradan çıkacak. Sürekli bayilik talebi alıyoruz. Ama yemek işinde kalite çok önemli. Dolayısıyla bu riski üstlenmek istemedik ve bu yüzden binanın tüm katlarını alıp, burada büyüme yoluna gittik. Tüm operasyon bizim kontrolümüzde buradan yürüyecek. Türkiye’ye yayılımda bu yüzden acelemiz yok ve uygun bir Ar-Ge çalışması sonrası kendi yapımızı oluşturacağız. Yurtdışı da aklımızda ve yakın coğrafyalardan bu yönde talepler alıyoruz. Bunları da değerlendireceğiz, ama önceliğimiz tüm Türkiye’ye açılım.
Endeavor girişimciliğine geçiş nasıl oldu?
2010 yılında Türkiye Endeavor, 2011’de de küresel Endeavor girişimcisi seçildim. Ali Koç da mentorum 2-2,5 yıldır. Endeavor’ın danışma kurulu kuruldu ve bu pilot projede ilk temsilcilerden biri bendim. Danışma kurulum hayatımı değiştirdi ve değiştirmeyi de sürdürüyor. Böylece Rafinera’nın sistemini tamamen değiştirdik. Bundan 2,5 yıl önce şu anki sisteme geçtik ve istihdamımızdan ciromuza herşey katlanarak büyüdü. Hedef kitlemiz ve müşteri sayımız arttı. Endeavor sayesinde kendime ve yaptığım işe dışardan bakmayı öğrendim. Endeavor Türkiye, bilinçli adımlar atmamıza destek oluyor. Bu bir ekip işi. Küresel Endeavor da bu yapıya olumlu bakıyor. Sonuçta bu, beslenme anlamında geleceğin işi. Mesai saatleri arttıkça, beslenme alışkanlıklarını kolaylaştırma ihtiyacı ortaya çıkacak. Bizim de amacımız doğru beslenme refleksi oluşturmak.