WikiLeaks: Casus Dosyaları 3
WikiLeaks, geçen yıl başladığı ve küresel gözetim, güvenlik ve casusluk endüstrisinin kirli sırlarını ortaya döktüğü “Casus Dosyaları” serisinin üçüncüsünü geçtiğimiz günlerde yayınladı (http://wikileaks.org/spyfiles3). Casus Dosyaları yayınının öneminden daha önce de bu köşede söz etmiştim (http://goo.gl/IExgb5). Şimdi de 92 küresel istihbarat taşeronuna ait yeni 249 belge, istihbarat dünyasının nasıl özelleştiğini, ABD, AB ve gelişmekte olan ülkelerin istihbarat servislerinin, toplulukları, vatandaşları ve bütün nüfusu gözetlemek için ileri gözetim ve casusluk teknolojilerine nasıl üşüştüklerini, döktükleri milyonlarca doları gözler önüne seriyor (http://goo.gl/QnuXqS).
Yani, ABD’nin başını çektiği ve sızıntı gazeteciliğini durdurmak için girişilen onca hukuk dışı saldırı, tehdit, ibretlik davanın pek bir işe yaramadığını, sızıntının durdurulamaz bir biçimde katlanarak sürdüğünü söylemek mümkün. Üstelik WikiLeaks’in bu yayını, Edward Snowden sayesinde ulaştığımız, ABD Milli Güvenlik Ajansı’nın (NSA) gayri meşru faaliyetlerine dair skandal bilgiler ışığında bugün çok daha anlamlı ve faydalı hale gelmiş durumda. Artık bu devasa ilişkiler ağının düğümleri arasındaki akışı çok daha açık bir şekilde görebiliyoruz. Mesela Snowden sızıntıları sayesinde, Casus Dosyaları’nda belgeleri yayınlanan şirketlerin hangi şifreleme algoritmalarını kırabildikleri hangilerini kıramadıkları, hangi anonimleştirme tekniklerine sızabildikleri, hangi yazılım ve donanım firmalarıyla işbirliği içinde “arka kapılar” üzerinden sistemlere sızabildikleri, güvenli internet protokolleri ve yüksek şifrelemeyi by-pass edebilmek için hangi e-posta servislerindeki içeriğe şifreleme öncesi erişebildikleri, Skype, BitTorrent, VPN, SSH ve SSL gibi servislerin zaaflarını nasıl kullandıkları, hangi akıllı telefon verilerine erişim sağladıkları, hangi sosyal medya şirketlerinin devletlerle ne tür işbirlikleri geliştirdikleri gibi hayati bilgilere artık ulaşabiliyoruz ve kendimizi korumak için ne tür önlemlere başvurabileceğimizi kestirebiliyoruz (http://goo.gl/w0tgc5; http://goo.gl/mbVSrU; http://goo.gl/KUy2hT; http://goo.gl/3kOGA4; http://goo.gl/fgaNlP; http://goo.gl/IR0Xyb; http://goo.gl/TIJLzI; http://goo.gl/lcZIX8; https://prism-break.org/).
İktidar odaklarının kirli sırlarını ifşa etmenin kamusal yararı temelinde gelişen sızıntı gazeteciliğinin basın özgürlüğünün de tarihsel temelini oluşturması boşuna değil. Bilginin nasıl bir güç olduğunu, kendi gücünü erişilmez gören iktidarların çevirdiği dolaplara ait bilginin ortaya dökülmesinin yarattığı inanılmaz asimetrik güçle daha iyi kavrıyoruz.
Casus Dosyaları yayınını yapan “WikiLeaks Karşı İstihbarat Birimi”, gözetleyicileri gözetliyor, yani Büyük Birader’leri gözetleyen “küçük birader” işlevini yükleniyor. Gamma, Dreamlab, Hacking Team gibi küresel gözetim endüstrisi taşeronları, Türkmenistan, Azerbeycan, Bahreyn, Brezilya, İspanya, Meksika ve elbette Türkiye gibi ülkelerde cirit atıyor, karlı sözleşmeler koparıyor. Silah endüstrisinin “hard”dan “soft”a dönmesiyle, gelip buna eklemlenen çokuluslu gözetim, denetim ve casusluk endüstrisi, bir çok ordu faaliyetinin “özelleştirilmesi” sayesinde ortaya çıkan küresel askeri-endüstriyel kompleksin yeni bileşeni haline geldi (http://goo.gl/7tCvhY). Tıpkı daha önce silah endüstrisiyle orduların küresel finans sistemi ortaklığıyla kurdukları komplekse benzer biçimde bu yeni kompleks de, başta ABD olmak üzere belli başlı silah üreticisi ülkelerin ajandasını izliyor. Üstelik bu sefer cephe çok daha geniş, satılacak mal çok daha çeşitli. Artık metal değil yazılım değeri üzerinden satılan silahların, drone’ların yanı sıra yazılımlar, gözetim teknolojileri, siber saldırı araçları, kötücül yazılımlar, ağ koklayıcılar, iletişim yakalama ve depolama araçları, yeni arama algoritmaları vb. de bu geniş cephaneliğe eklenmiş durumda ve alıcı her zaman olduğu gibi bol: “Demokratik” ülkelerden polis devletlerine, çokuluslu şirketlerden reklam ağlarına, cemaatlerden teröristlere uzanan geniş bir müşteri yelpazesi bu küresel kompleksi her geçen gün daha da büyütüyor.
Dinleme, izleme, fişleme ve casusluk sabıkasıyla Türkiye’nin de bu zengin pazarın bir parçası olmaması imkansız tabii. Gamma International’ın FinFisher ve FinSpy kötücül yazılım ürünlerinin ülkemizde de kullanıldığını daha önce yazmıştım (http://goo.gl/jZzJv). Casus Dosyaları Gamma (ve donanım kurulumu ortağı olarak birlikte davrandığı Dreamlab) hakkında yeni bilgiler içeriyor. Bu şirketlerin nasıl geniş bir coğrafyada at oynattıklarını görüyoruz. FinFisher yazımda sözünü ettiğim Citizen Lab raporlarının sunduğu kanıtlarla bu faaliyetlerin Türkiye dahil bir çok ülkeye nasıl yayıldığını da anlayabiliyoruz (http://goo.gl/m1OAx). Yine Citizen Lab raporlarıyla ülkemizdeki faaliyetlerinin izini sürdüğümüz Blue Coat firması da tanıdık simlerden (http://goo.gl/vRrgI; http://goo.gl/toZ98Y). Yeni yayın, listeye bir Türk firması ismi daha ekliyor: Tamara Electronics ve TMR 16E1 PCle adlı ürünü (http://goo.gl/Rd45Jg). Türkiye’deki karanlık gözetim, fişleme ve takip işlerinin listesini uzatmak zaten mümkün: Phorm ve TTNET ortaklığıyla tüm altyapıya gömülen DPI sistemi, BTK’nın sitesine koyup kaldırdığı STH takip kararı, ISS’lerle TİB arasındaki doğrudan hatlar, kara kutular… NSA’in PRISM ve X-Keyscore sistemleri konusunda dünya ayağa kalkarken, izlendiğimiz aşikar olmasına rağmen yetkililerimizdeki anlamlı sessizlik…
Casus Dosyaları’nın ışık tuttuğu bir alan da bu şaibeli endüstrinin gizli pazarı konumunda olan, tıpkı silah fuarları gibi sıkı bir biçimde korunan, ancak davetlilerin girebildiği teknoloji fuarları ve toplantılar. “Örneğin sırf Telestrategies firması tarafından her yıl Amerika, Asya ve Avrupa'da ayrı ayrı “Yasal Teknik Takip, Suç Soruşturmaları ve İstihbarat Toplamada İstihbarat Destek Sistemleri” ya da kısaca ISSWorld adı altında toplantılar düzenleniyor. Bu toplantılara kim katılıyor diye baktığımızdaysa yine WikiLeaks belgeleri ISSWorld 2012 yılı versiyonlarına Türkiye'den devlet düzeyinde BTK-TİB, Başbakanlık Ofisi, Genelkurmay Başkanlığı, Ankara Emniyeti, İstanbul Emniyeti, Jandarma Genel Komutanlığı gibi kurumların yanı sıra operatör ve servis sağlayıcı düzeyinde Turkcell'in ve entegratör düzeyindeyse BASE, BTT Bilgi Teknoloji Tasarım, C2 Tech, Inforcept, Komtera, Kron Telecomunications Systems, Nokia Siemens Networks ve Tamara Electronics firmalarının katıldıklarını gösteriyor.” (http://goo.gl/Rd45Jg).
Evet dünya hızla bir gözetim distopyasına doğru gidiyor. İletişim ve ağ teknolojilerinin hızlı gelişimi temel haklarımızı kemiriyor. Ama öte yandan, gördüğünüz gibi, hiç bir şey uzun süre gizli kalmıyor. Takdir ettiğim filozoflardan biri olan Slavoj Zizek, boşuna “Edward Snowden, Chelsea Manning ve Julian Assange: Yeni kahramanlarımız” demiyor (http://goo.gl/khnGmi). Hep dediğim gibi, bu, giderek yeraltına inen iktidar odaklarıyla hak ve özgürlüklerini onlardan korumaya çalışan bireyler ve gruplar arasında bir savaş, ama kazananı olmayan bir savaş. Bir “çıta yükseltme oyunu” (http://goo.gl/zSPbB). Rakibin gücünü ona karşı kullanabilen asimetrik gücü küçümsemeyin. Ortalıkta ne kadar sumocu Büyük Birader varsa, bir o kadar da aikidocu küçük birader var…