İstanbul Yeni Havalimanı’nda tüm süreçler teknolojinin gücünden en iyi şekilde yararlanıyor
İGA Bilişim Havacılık Sistemleri Müdürü Vedat Yıldız
Dünyanın her yerinde havalimanı operasyonları, yolcu işlemleri ve terminal sistemleri olmak üzere iki ana sürece odaklanıyor. Doğru teknolojinin yerinde ve verimli kullanımı, bu süreçlerin hızla hayata geçirilmesine yardımcı olarak yolcu memnuniyetinin ve operasyonel verimliliğin artmasına katkıda bulunuyor.
İGA Bilişim Havacılık Sistemleri Müdürü Vedat Yıldız, yolcular havalimanına geldikten sonra başlayan bu süreci yeni havalimanında yolcular daha evlerindeyken başlatacak bir kurguyu hayata geçirdiklerini söylüyor. Yıldız, bu kurguyu şu sözlerle anlatıyor:
“İstanbul Yeni Havalimanı’nda hizmetlerimizi yolcuyu evinden başlayıp varacağı yere kadar rahat, hızlı ve güvenilir bir şekilde ulaştırmak üzere kurguladık. Bunun için yolcular daha evlerindeyken havalimanına gelişle ilgili bilgileri kendilerine ulaştırıyoruz. Havalimanına geldikten sonra yolcu uçağa binene kadar geçen tüm süreçleri hız ve konforu göz önünde tutarak tasarladık. Yolcu işlem sürecimiz temel olarak check-in ve boarding hizmetiyle başlıyor. Terminal tarafında uçuş paydaşları, yer hizmeti şirketleri, havayolu şirketleri ve kiracıların dahil olduğu bir terminal yönetim sistemimiz var. Sadece uçuş bilgilendirme sistemimiz bile 3 bin monitörden oluşuyor.”
Tamamı entegre bu yapıda 15 kadar alt sistem mevcut ve bunların en önemlisini terminalin beyni olarak nitelendirilen, bütün veriyi toplayan ve dağıtan Havaalanı Merkezi Veritabanı -AODB (Airport Operational Database) oluşturuyor. “Hem İGA içerisine hem de havayolu ve yer hizmetleri şirketleri gibi dışarıdaki iş ortaklarımıza bu veritabanı üzerinden bilgi sağlıyoruz” diyor Yıldız. “Uçuş bilgisini başta Türk Hava yolları olmak üzere diğer havayolu firmalarından ve yer hizmetleri şirketlerinden alıyoruz. Böylece hangi havayoluna ait uçağın ne zaman nereye gideceği bilgisini sezonluk olarak tutabiliyoruz.”
Merkezi veritabanı havalimanı operasyonlarının takibini ve faturalandırmaya baz olan havacılık servis kullanımlarının hesaplanmasını da üstleniyor. “Uçak köprüye yanaştığı andan itibaren bizden hava alır, iklimlendirme alır, köprü hizmetini alır. Bizim de bunu bir şekilde ücretlendirmemiz gerekiyor. Merkezi veritabanında bütün bunları takip edebiliyoruz. Uçak köprüye yanaştığı andan itibaren ayrılana kadarki bütün hareketleri takip edip kaydediyoruz. Bu kaydettiğimiz veri daha sonra uçuşlar bazında SAP tarafına gönderiliyor ve orada faturalandırılıyor. Tüm bu süreçler entegre olarak çalışıyor.”
Günde 1500 Uçuşla Başlayacak
Yıldız, yeni havalimanı açıldığında ilk aşamada operasyona günde 1500 uçuşla başlayacak bir şekilde planlama yaptıklarını söylüyor. “Bu 1500 uçuşun bilgisi bizde olacak. Bir de Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) tuttuğu ve 6 ayda bir yayınladığı sezonluk veri var. Havayolları kendi planlarını DHMİ ile paylaşıyorlar. Bu bilgi operasyonlarımız açısından çok kritik, ama durağan bir bilgi. Biz bunu Devlet Hava Meydanları’ndan aldığımız veriyle entegre ederek dinamik hale getiriyoruz, çünkü uçuşlar her dakika güncelleniyor. 5-10 dakikalık fark bile bizim için önemli, zamanında haber alabilmeli ve sisteme girebilmeliyiz. Bu yüzden bu veriyi entegrasyonla canlı tutuyoruz ki sistemlerimize hemen yansıtabilelim, yolculara bilgiyi doğru ulaştırabilelim. Bu veritabanından tüm sistemler besleniyor. Köprü sistemleri, uçak yanaştırma sistemleri, uçuş bilgi sistemleri, kaynak planlama sistemleri… Böylece terminal içinde herkesin aynı sayfada olmasını, aynı dili konuşmasını sağlıyoruz.”
Söz konusu veritabanının efektif çalıştığı bir diğer sistem kaynak planlama sistemi. Bu sistem check-in, boarding gibi yolcunun dokunduğu her yerde kaynakların verimli kullanılmasını sağlamak için kurgulandı. “İGA’da 143 tane yolcu köprümüz olacak, bu da bizim için 143 kaynak demek” diyor Yıldız. “Örneğin Türk hava yolları diyor ki benim uçuşlarımı benim istediğim yerlere ata. Ben de kaynak yönetim sistemini açarak gelen bilgiye uygun olarak belli ağlar tanımlıyorum. Mesela diyor ki ‘1 numaralı köprüye her zaman TK 001 uçuşumu atmak istiyorum. Uçuşumu ne zaman görürsen buraya ata.’ Bunun gibi belirgin kurallar var. Biz bu kuralları sisteme giriyoruz. Bunun benzerini diğer havayolları için de düşünün. Biz tüm bu kuralları sisteme girerek hazır hale getirdik. Bunun yanı sıra uymamız gereken bazı diplomatik koşullar da var. Mesela İsrail ve Suudi Arabistan uçuşlarının yan yana gelmemesi gibi dikkate almamız gereken durumlar var. Bazı köprüler Airbus 380 gibi devasa uçakları alabiliyor, bazıları alamıyor. Biz bu kuralları tanımlıyoruz ve gerekirse dinamik olarak güncelliyoruz. Bunların hepsini hazır ettik, simülasyonlarını yaptık, gerçek bir uçak yanaşıyor gibi gösterip sistemin nasıl davrandığını gözlemledik.”
Tabii bu sistemin bir de yolcuya dokunan tarafı var. “Bu sistemle yolcu terminale gelip check-in işlemini yaptırdığı andan itibaren havayolları vasıtasıyla biz o yolcuyu tanıyoruz” diyor Yıldız. “Havayolu tarafından hemen yolcuya yönelik bir bagaj mesajı üretiliyor ve biz bu mesajı terminale alıyoruz. Bu bilgi hem bizim bagaj ayırma sistemlerimize, hem bagaj eşleştirme sistemlerimize işleniyor. Yani artık bu yolcuyu tanıyoruz, nereye uçacağını biliyoruz. Ama aynı zamanda yolcuyla iletişim ve etkileşim halinde olmalıyız. Bunun için akıllı sistemler tasarladık. Mobil uygulamayla yolcunun yüklediği uygulama üzerinden teyit alarak uyarılar gönderebiliyoruz. ‘Uçuşunuz şu dakikada şu kapıda olacak, şu saatte şurada olun, valizinizi şu saatte alabilirsiniz’ gibi. Bunu terminal içerisindeki hem kablosuz hem de Bluetooth ağı ile yapacağız. Başlangıçta 4 bin bağlantı noktası olacak, zamanla kapsamı artırarak sayıyı 6 bine çıkaracağız. Yolcularımız daima çevrimiçi olacaklar, biz onlara onlar da bize ulaşabilecek.”
Bagaj Kaybı En Aza İnecek
Yıldız’ın yeni havalimanında önem verdiği bir diğer konu da bagaj operasyonları. Buradaki hedeflerini özelikle kayıp bagaj sayısını en aza indirmek olarak tanımlıyor. “Bugün yolcuların bagajlarıyla sıkıntı yaşama oranı yüzde 1” diyor Yıldız. “Bunlar yanlış operasyondan kaynaklanıyor. Söz konusu bagajların da yüzde 49’u transfer uçuşlarında işlem görüyor. Biz transfer bölgesinde olduğumuz için ve Türk Hava Yolları’nın yüzde 70’inden fazlası transfer olduğu için özellikle bu yüzde 49’a odaklandık. Yüzde 1’in içindeki yüzde 49’u nasıl daha aşağıya çekeriz ona odaklandık. Valizi artık daha akıllı takip etmeye çalışıyoruz. Bunun için dünyadaki teknolojiyi de takip ediyoruz. Burada çalıştığımız yabancı şirketler var. Hem kendi yazılımlarımız var hem dışarıdan aldığımız yazılımlar var. Bunları birbiriyle entegre ettik. Geçen Teknofest’te bir yarışma düzenlemiştik, Hackathon yarışması. Bu yarışmada ilk üçe giren adayları değerlendirdik. Orada fikirlerden biri akıllı valizdi mesela. Valizin içindeki sensörlerle valizin hareketini takip edip bilgi gönderebiliyordu. Bu güzel bir fikir. Bunu değerlendirmeyi planlıyoruz. Bir diğeri Taxfree yolcuları içindi. Turistler Taxfree’ye tabiler. Havalimanından giderken paralarını geri almak istiyorlar. Bunu kolaylaştırmak için biz bir uygulama geliştirdik. Terminale yolcu geldiği zaman eğer uygulaması da varsa Taxfree konusunda bilgilendireceğiz. Direk yolcuya ulaşarak bu işi elektronik ortamda çözeceğiz.”